LOTUS - BOZKURT’a karşı
- Av.Alev Beller
- 31 May 2022
- 5 dakikada okunur
Çatma ve Çatmadan doğan Hukuki ve Cezai yetki kuralları Uluslararası sözleşmeler ile düzenlenmiştir.
Deniz Müsademelerine(Çatmalara) mütedair bazı kaidelerin tevhidi hakkında sözleşme
Brüksel 23 Eylül 1910 Türkiye’nin onay tarihi 9 Haziran 1937 Kanun No:3226 RG .23.6.1937
(INTERNATIONAL CONVENTION FOR THE UNIFICATION of CETAIN RULES of LAW with respect to Collision between Vessels )
Bu sözleşme , ÇATMA ve diğer seyrüsefer olayları konusunda cezai yetki ile ilgili 10 Mayıs 1952 tarihli Brüksel Konvansiyonu , ülkemiz açısından özel önem taşıyan bir konvansiyondur.
Çatışan gemilerin kaptan ya da gemi hizmetindeki diğer bir kişinin cezai veya disipliner sorumluluğunu gerektiren bir çatma olayındaki , sorumlular hakkında , soruşturmanın ancak, hadise sırasında bayrağını taşıdığı Devletin adli ve idari makamları tarafından yapılabileceği ve bu durumlarda, bayrağını taşıdığı devletin makamları dışında başka makamlar tarafından tutuklama veya haciz kararı verilemiyeceğine dair kurallar tesisi için düzenlenmiş bir konvansiyondur.
Konvansiyona yolaçan mesele , bu uluslar arası sözleşmeye ihtiyac duyulmasına giden yol, altında yatan gerçek; , LA HAYE Uluslararası Daimi Adalet Divanı’nın, LOTUS-BOZKURT Çatması olayında Türkiye’yi ,F ransa karşısında haklı görmesi ve 7 Eylül 1927 tarihinde ,Fransa’nın tezini kabul etmeyerek, Fransızların adeta itibar kaybına uğradığı saikiyle , bu kez Fransızların , kendi tezlerini bu , Konvansiyon ile bir regulasyon haline getirmek , amacını taşıdığı ileri sürülmüştür.
LOTUS -BOZKURT Çatışması 2 Ağustos 1926 gecesi Midiilli adası açıklarında cereyan etmiştir. Çarpışmayı takiben , ertesi gün Fransız yolcu gemisi Lotus İstanbul’a varmış ve 5 Ağustos günü çatma sırasında Lotus’un başında olan gemi zabiti Demons ve Bozkurt gemisi kaptanı Hasan bey, her ikisi de aynı anda tutuklanmışlardır.
Kazada , Türk gemisi Bozkurt ikiye bölünerek batmış ve , gemiciler Kaptan dahil , gemiden çıkarılarak kurtarılmış ancak 8 Türk gemi adamı hayatını kaybetmiştir.
Lotus’un Kaptanı Demons , 28 Ağustos tarihinde İstanbul’da Ceza mahkemesine çıkarılmış ve Mahkemenin YETKİSİZ olduğunu ileri ve kendisini yargılama yetkisinin bulunmadığını ileri sürmüştür.
Bu itiraz Türk Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.13 Eylül 1926 da Demons, nakdi kefalet ile serbest bırakılmış,2 gün sonra ise 80 gün hapis cezasına çarptırılmıştır. Demons’un mahkumiyeti hakkında verilen karar üzerine, Fransa hükümeti diplomatik girişimlere başlamış ve Türk hükümetine ;ya Demons’u n serbest bırakılmasını ya da FRANSIZ MAHKEMELERİNİN YETKİSİNİN KABULÜ ile Türk Mahkemesinin verdiği hükmün kaldırılmasını istemiştir.
Türkye bu talebi reddetmiştir. Mesele , LA HAYE ULUSLAR ARASI DAİMİ ADALET DİVANI önüne getirilmek üzere,anlaşmışlar ve Fransa ile Türkiye 22 Ekin 1926 da aralarında bu doğrultuda bir tahkimname “tahkim anlaşması” imzalamışlardır. Davanın konusu: Türkiye’nin Yabancı bayraklı gemi ve bu geminin kumandasında bulunan yabancı tebaa zabit hakkında , Türkiye’nin kendi iç hukuk mevzuatına uygun bir suretde , cezai kovuşturma yapmasınn uluslararası hukukun prensiplerine uygun olup , olmadığı meselesidir.
Davada Fransızları Prof. Basdevant ve Türkiye’yi Adilye vekili (dönemin Adalet Bakanı ) Mahmut Esat bey temsil etmiştir.
Fransızlar Lozan Anlaşmasının ilgili maddesine göre , Türkiye ile diğer taraf devletler arasındaki adli yetki meselelerinin ,uluslararası hukukun ilkelerine uygun olarak çözülecegine dair kurala rağmen Türkiye’nin , bu kurala uymayarak, ‘yaptığı yargılamada kendi iç hukukunu uyguladığını’ iddia etmiştir.
Fransızlar, Türkiye’nin yargılaması ve verdiği hükmün , milletlerarası hukukunn prensiplerine aykırı olduğundan , Türkiye’nin kendi Ceza kanununu uygulaması ve kendi mahkemesine yetki tanımasının , hukuk kuralları arasında çelişkiye yol açtığnın belirtmişlerdir. Türkiye,” kendi vatandaşları öldü,” diye açık denizde meydana gelen bir kazada ,Türk Mahkemesinin yetkili olduğunu ileri süremez. İddiası gündeme getirilmiştir.
Devletlerin egemenliği yani, Her devletin mutlak hükümranlık haklarından olan Yargı yetkisi kuralı yanında ,açık denizlerin serbestliği kuralı da vardır.Açık denizde meydana gelen bir Çatma’da kimse, bulunduğu geminin bayrağını taşıyan bir Devletin mahkemesi dışında başka bir Mahkemede yargılanmamalıdır.
Türiye ise karşı tezleri savunmuştır. Şöyle ki ; Türk Ceza Kanununun 6.naddesi ( ceza kanunumuz İtalyan Ceza kanundan alınmıştır Mehaz, İtalyan Ceza kanunundur) ve bu kanun , fail şayet Türkiye’de tutuklanmış ise, bu kişinin Türkiye’ye veya bir Türk’e zarar veren bir fiili işlemesi durumunda Türkiye’de yargılanması gerekir, ‘ kuralı vardır. Türkiye , kendi egemenlik hakları gereği Mahkemelerinin yetkisi konusunda kendisi karar verir.
Fiil bir Türk gemisine karşı işlenmiştir. Gemi Türk bayrağını taşıdığı için. Türkiye’nin kara parçası sayılır. Ayrıca dava Türk kaptana karşı da açıldığından yargılamada mürtebit ( irtibatlı ) suç durumu vardır. Bu sebeple Türk Mahkemeleri davayı görmeye yetkilidir.
LA HAYE ULUSLAR ARASI DAİMİ ADALET DİVANI MAHKEMESİ ‘nin yargıçları 6-6 berabere karar verince , Divan Başkanının oyu, rüçhanlı sayıldığından ve Başkanın Türkiye lehine oy vermesi üzerine , Türkiye haklı cıkmıştır. Adalet Daimi Divanı 7 Eylül 1927 tarihli kararını şöyle hüküm tesis etmiştir:
Açık denizdekibir gemi üzerinde işlenmiş bir haksız fiil başka bir bayrak taşıyan gemi üzerinde sonuç (zarar) hasıl ederse, haksız fiile uğrayan geminin devletinin bayrağı, )o devletin , bu haksız fiili kendi topraklarında işlendiği savından , hareketle, sanık hakkında cezai soruşturmada bulunması engelellenemez.
Failin bulunduğu geminin bayrak devletinin soruşturma hakkı olduğuna dair ve bunu doğrulayan bir uluslararası kural bulunmamaktadır. Bir manevra hatası ile , kendi tebasını n bulunduğu gemiye zarar veren ve geminin içindeki vatandaşlarının ölümüne sebep olan kişilerin , kendi kaza merciileri tarafından yargılanmasını , yasaklayan hiçbir uluslararası hukuk kuralı bulunmamaktadır.
Konvansiyona taraf olan büyük devletler de dahil hemen her devlet kendi karasuları yönünden kendi ceza kovuşturması haklarını muhafaza etmişlerdir. Yani her devlet kendi karasularında kendi ülke sınırları içerisinde haiz olduğu mutlak güç ve yetkilerinden olan Cezai soruşturma yapma gücünü ve yetkisini kullanacaktır. Değerli Yüksek Lisans hocam Sn. Haydar Arseven ‘in , Deniz Ticareti hukuku Dersleri İstanbul 1961 tarihli eserinde değindiği bu Dava ve Konvansiyon’un Adalet Divanının kararını değiştirmiş olduğu yönündeki mütalaasına bir diğer çok kıymetli merhum hocam Prof. Tekil katılmadığını, eserlerinde belirtmiştir.
Kanaatimce, Fransızlar Adalet Divanının kararını sarih görmeyerek , kararda boşluklar bulunduğu düşüncesi ile , bir Konvansiyon çalışması yaparak, ÇATMA hadiselerinde, Devletler arasında doğacak YARGI YETKİSİNE DAİR kuralları tesbit etmek ve bunların çok sayıda ülke tarafından benimsenerek iç hukuka dahil edilmesini arzu etmişlerdir.
Bilindiği gibi, Bir devlet, uluslararası bir Konvansiyona taraf olursa ve bunu iç yani lokal , kendi hukukuna dahil ederse. O devletin mahkemesi önüne gelen bir olayın , FAİLİ , yargılanırken, Mahkeme Yargıcı , ülkesinin taraf olduğu Konvansiyonun hükümlerine bakarak , konvansiyon ne yönde kural koymuş ise bunu araştırarak, Konvansiyona uygun bir karar vermek durumundadır. Mahkeme önüne gelen hadisede, suçun faili , O ülkenin tebasından değil ise, ceza yargılaması , bakımından şayet Konvansiyon olayın özel durumuna göre çeşitli ihtimaller ortaya koyuyor ise, yargıç bunlara itibar edcektir. . Konvansiyon sadece ceza yargılaması yönünden düzenlenmiştir. Hukuk ( ihtiyati veya kesin hacizler ) kapsam dışındadır.
KONVANSİYONUN bizim için önemi şöyledir:
Bozkurt ve Lotus gemileri davasının 1926 yılında , Fransa ile yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti ile siyasi tartışmaya sebep verdiği o dönem dünya basınında yazılmıştır. Ege Denizinde Midilli açıklarında çarpışmış olan gemiler ve Türk vatandaşı 8 kişi mürettebat hayatını kaybetmesinden ziyade Fransız vatandaşı olan ve olayda Fransız gemisinin kumandasındaki Şahsın, mahküm edilmiş olması, siyasi bir yoruma sebebiyet vermiştir.
Fransızlar , bu kararı, adeta diplomatik bir başarısızlık olarak görmüşler ve konvansiyon toplanmasına kadar varan hukuki çalışmalar yaparak, bu kez milletlerarası kurallar ihdas etmeyi başarmışlardır.
Lotus ; Bozkurt ‘a karanlıkta çarpmış ve Lotus derin bir yara almadan su üstünde kalmış ancak Bozkurt vapuru batmıştir.Türk ve Fransız kaptanlar tutuklanınca , Fransa kendi kaptanının uluslararası sularda bulunduğundan , kendi devletince yargılanmasının gerektiğini ileri sürmüştür.
Çatma davalarının, CEZAİ yönü ile hukuki , yani zarar ve tazminat safahati birbirinden ayrıdır. Hukuki kısım maddi zararlara dairdir. Cezai kısım ise. Suçlu bulunulan Kaptan ve gemi Mürettabıtının yargılanmasına dairdir.
YETKİ JURİSDICTION Kurallar ise, Olayda davanın nerede görüleceği yani YER itibari ile yetkiyi düzenleyen kurallardır. Bu KAZA olayı, Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce , yüzyılın başilarında , gerçekleşmiş olsa idi, davaya muhtemelen İstanbul’daki Fransız KONSOLOSLUK Mahkemesi bakacak ve Fransız Kaptan büyük ihtimal ile mahkum edilmeyerel belki bir para cezasına hükmedilmiş olacaktı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte YARGI Yetksini haiz bağımsız Mahkemeler kurulmuş ve Türkiye Cumhuriyeti kendi yargı kurallarını , Kanunlarını ve Mahkemelerini Atatürk önderliğinde ihdas etmiştir.
YARGI YETKİSİ meselesi , daha sonra Cumhuriyet tarihimiz boyunca başkaca Çatma olayları ve davalarında da karşımıza çıkmıştır.
Genel hukuk kuralı, Haksız fiilden doğan davalarda Haksız Fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri Mahkemesinin yetkisidir. Haksız fiil sayılan Çatmanın gerçekleştiği yer hangi sularda ( uluslararası veya hangi ülke karasularında ) olduğu tartışması ile ,daha sonraları , bazı kazalarda ,uluslararası hukuka dair ihtilaf ve hatta siyasi meseleler doğurmuştur.
O , Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat beyin ADALET DAİMİ DİVANI’ NDAKİ yargılama sırasındaki başarısı neticesinde kendisine BOZKURT soyadı verilmiştir
Av.Alev Elif Beller



Yorumlar